Adet Öncesi Gerginlik

Adet kanaması yaklaşırken kadınların %75′inde değişen hormon düzeylerine bağlı olarak bazı şikayetler ortaya çıkar.Bu kadınların yarısında yakınmalar hafiftir ve kişinin günlük yaşantısını etkilemez. Diğer yarısında ise depresyon da dahil olmak üzere çok daha ciddi şikayetler ortaya çıkar. (Premenstrüel Sendrom, PMS)

Adet kanaması yaklaşırken kadınların %75′inde değişen hormon düzeylerine bağlı olarak bazı şikayetler ortaya çıkar.Bu kadınların yarısında yakınmalar hafiftir ve kişinin günlük yaşantısını etkilemez. Diğer yarısında ise depresyon da dahil olmak üzere çok daha ciddi şikayetler ortaya çıkar. Premenstrüel şikayetler fizyolojik ya da psikolojik olabilir ve kültürel farklılıklardan etkilenebilir. PMS hem fizyolojik hem de psikolojik olayların bileşkesidir. Çalışmalar değişik kültürlerden gelen kadınlarda farklı şikayetlerin ortaya çıktığını göstermektedir. Uzakdoğulu kadınlarda en sık rastlanılan şikayet ağrı iken gelişmiş batı toplumlarında depresyon en sık karşılaşılan bulgudur. Kişinin sosyal yaşamını olumsuz etkileyen ve her ay görülen yakınmalar kadının kendine olan güvenini yitirmesine dahi neden olabilir.

Fiziksel belirtiler
PMS bulguları veren kadınların hemen hemen hepsinde memelerde hassasiyet ve hafif geçici kilo artışı saptanır.Diğer belirtiler ise sindirim sitemi bozuklukları, başağrısı, döküntüler, kas ve eklem ağrıları, halsizlik, diş eti kanamaları, çarpıntı, denge bozuklukları, sıcak basmaları, ses ve kokulara aşırı hassasiyet, ajitasyon, uykusuzluk olarak sayılabilir. Adet kanamasının ağrılı ya da fazla olması yani dismenore PMS olarak değerlendirilmez.

Duygusal belirtiler
Duygusal hipersensitivite PMS de çok sık görülür. depresyondan endişeye ve aşırı sinirliliğe kadar pekçok değişik duygu durumu olabilir. Bazı kadınlarda hafif hafıza kaybı görülebilir. Konsantrasyon bozukluğu PMS’de nadir olmayan bir durumdur. Bazı kadınlarda görülen depresyon hali, huzursuzluk ve gerginlik tablosuna premenstrüel disforik bozukluk (PMDD) adı verilir.

Nedenleri
PMS nedenlrini bulmaya yönelik çalışmalar bu tablonun altında yatan faktörleri tam olarak ortaya koyamamıştır.Ancak bazı teoriler mevcuttur. Ovülasyonu baskılayan bazı hormonların verilmesi halinde PMS belirtilerinde gerileme olmaktadır. Buna göre üreme hormonları PMS’ye neden olabilir, ancak bu rolün ne olduğu açıklanamamıştır. PMS’nin bu hormonlar ile sinirlerde iletimi sağlayan bazı maddelerin ortak hareket etmesi sonucu ortaya çıktığı yönünde güçlü bulgular vardır. En çok suçlanan maddeler GABA ve serotonin adı verilenlerdir. Bazı araştırmacılar ise kalsiyumve magnezyum dengesindeki bozukluğun PMS tablosuna yol açtığına inanmaktadırlar. Bu iki mineralin vücuttaki dağılımı sinir hücreleri arasındaki iletişimi etkileyerek tabloya neden olabilir. Bu araştırmacılar PMS’li kadınlarda magneyum eksikliği ya da kalsiyum fazlalığının şikayetleri yarattığını öne sürmektedirler. PMS etiyolojisinde öne sürülen bir diğer neden de stress hormonlarıdır.Bu hormonların fazlalığı şiakyetlerin daha yoğun yaşanmasına neden olabilir. PMS etiyolojisinde vücutta salgılanan hemen hemen tüm hormon ve maddeler suçlanmaktadır. Ancak kanıtlanmış bir neden bulunamamıştır.

Kimlerde görülür
PMS tüm dünyada bütün kültürlerde rastlanılan bir durumdur.Yapılan bir çalışmada kadınların %88′inde değişik düzeylerde PMS bulgularına rastlanmıştır. Yaş arttıkça şikayetlerin şiddeti azalmakta ancak çocuk sayısı ile birlikte şiddet artmaktadır.Annesinde PMS olan kadınlarda da şikayetlere daha sık rastlanmaktadır. PMS bazı hastalıkların da şiddetini arttırabilir. Örneğin migreni olankadınlarda atakların büyük bir kısmı adet öncesi döneme rastlamaktadır. Yine şeker hastalarında kan şekeri düzeyleri ve insülin ihtiyacı adet öncesi dönemde değişiklikler gösterir. Astım atakları daha sık görülür ve pekçokkronik hastalık alevlenmeler gösterir. Bu dönemde kişinin çevresi ile olan uyumu bozulur işte veya evde ilişkide bulunduğu kişiler ve çocukları ile arası bozulabilir. Ergenlik dönemindeki genç kızlarda intihara olan eğilim artabilir. Yeme bozukluklarına rastlanabilir.

Tanı
PMS tanısı pozitif bulgulara dayanmaz. Tanı için en güvenilir yol 2-3 ay süre ile şikayetleri kaydetmek ve şiddetlerini skorlamaktır. Şikayetler fiziksel ve ruhsalolarak ayrılmalı ve ne zaman başlayıp ne zaman bittiği düzenli şekil de kaydedilmelidir.

Tedavi
PMS nedeni tam olarak bilinmediği için tedavisi de kesin değildir. Bu konuda çok değişik tedavi yaklaşımları mevcuttur.
Diyet: Azar azar ve sık sık yemek yemenin şikayetleri azalttığı yönünde raporlar vardır.Adet öncesi dönemde taze meyve ve sebze tüketilmesi, kırmızı et ve donmuş yağlardan uzak durulması, içinde katkımaddesiiçeren besinlerin tüketilmemesi bazen yararlı olabilmektedir. Aynı şekilde kafein ve alkol tüketiminin azaltılması da faydalı olabilmektedir.

Egzersiz: yapılan bir çalışmada egzersiz yapmayan kadınlarda PMS’ye daha sık rastlandığı bulunmuştur. Hergün yapılan 30 dakikalık bir yürüyüş yararlı olabilir.
Kalsiyum ve Magnezyum: Günlük 1200 mg kalsiyum alımının 3 ay sonunda şikayetleri yarı yarıya azalttığını bildiren bir çalışma vardır. Bazı kadınlarda ise magnezyum desteğinden fayda sağlanmışıtr.Ancak bu konuda kesin bulgular henüz yoktur.

Vitaminler: A, E ve B6 vitaminlerinin PMS’ye neden olduğu ileri sürülmüş olsa da kesin olarak kanıtlanmış bir bulgu yoktur.
Diğer tedavi seçenekleri arasında seratonin metabolizması ile ilgili ilaçlar, hormon ilaçları, antidepresan ve anksiyete gibi psikiyatrik ilaçlar, idrar söktürücüler, erkeklik hormonları sayılabilir ancak bunlardan hiçbirinin kesinleşmiş faydası yoktur.
Diğer nadir tedavi yaklaşımları arasında ise psikoterapi ve akupunktur bulunur.

Alkolün Zararları

Aşırı alkol kullanımı önemli bir sosyal ve tıbbi sorundur. Bir çok toplumda orta düzeyde alkol kullanımı kabul edilebilir. Ancak aşırı alkol kullanımı karaciğer,pankreas,beyin ve dolaşım sistemine büyük hasarlar verir.

Beyin ve Sinir Sistemi

Aşırı alkol kullanımının beyin ve sinir sistemi üzerine önemli etkileri vardır. Alkol geçici bir bellek kaybına da neden olabilir. Gerek yeni içmeye başlayanlarda gerekse aşırı kullananlarda içtikleri dönemin tümünü ya da bir bölümünü unutmak sık görülen bir durumdur. Aşırı alkol kullananlarda,içki bırakıldıktan sonra birkaç hafta süren geçici bellek kayıpları da görülebilir. Ancak alkolden uzak durulduğunda bellek sorunları ortadan kalkabilir.

Aşırı alkol kullanımı uyku bozukluklarına ve bütün gece uyuduktan sonra bile sabah bit-km kalkmaya neden olabilir. Beynimizin etkinliğiyle hafif veya orta uyku derinliği dönemlerinden,rüya gördüğümüz uyku dönemine geçeriz. Bu döneme hızlı göz hareketleri (REM) dönemi denir ki fiziksel ve ruhsal sağlığımız bu döneme bağlıdır. Ne yazık ki alkolün anestezik (narkoz benzeri) etkisi beynin yeterince REM uyku dönemi oluşturma yeteneğini etkiler ve bu durum aşırı alkol kullananlarda görülen sabah yorgunluğunun sebebidir.

Bazı kronik alkoliklerde Wernicke-Korsakoff Sendromu denen bir nörolojik bozukluk bulunabilir. Bu bozukluk özellikle kötü beslenen (özellikle yetersiz tiamin[B1 vitamini] )alkoliklerde görülür.

Hastalığın ilk belirtisi göz kaslarında ani güçsüzlük ve felce bağlı çift görmedir. Zamanla hasta yardımsız ayakta duramaz veya yürüyemez. Wernicke-Korsakoff Sendromu nda hasta özellikle yakın geçmişe ait olayları unutur,ayrıca çok ileri derecede bellek kayıpları da ortaya çıkabilir; dönem dönem kim olduğunu bile unutur. Ayrıca bu kişilerde kendi kendine konuşma, bulunduğu yerin ve zamanın farkında olmama ve halüsinasyonlar (gerçek olduğu düşünülen hayaller) görülebilir.

Wernicke-Korsakoff Sendromunun tedavisi bellidir:alkolden uzak durmak ve vitamin yetersizliği belirtilerini geriletmek için tiamin (B1 vitamini) kullanmak. Ancak bu bozukluğun yol açtığı şikayetler genellikle tam olarak ortadan kalkmaz.

Sindirim Sistemi

Alkol midenizin iç yüzeyini örten tabakayı tahriş ederek gastrite, kusmaya yol açarak midenin üst bölümü ve yemek borusunun alt bölümünde küçük yırtıklara neden olabilir; Mallory-Weiss Yırtıkları denen bu küçük yırtıklardan kanama olabilir. Uzun süre alkol kullanımı özellikle B vitaminlerinin (özellikle folik asit ve tiamin) ve diğer besinlerin emilimini engelleyebilir. Alkol kullanımını kestiğinizde bu sorunların çoğu ortadan kalkacaktır. Bununla birlikte, yağlanmış veya büyümüş karaciğer, alkol hepatiti veya yemek borusu varisleri gibi sorunlar acil tıbbi müdahale gerektirir.

Dolaşıma katılan alkol karaciğere gelir ve orada enzimler tarafından parçalanır. Sağlıklı bir karaciğer alkolü saatte 50 kalori oluşturacak bir hızla parçalar. Bu 30ml. viskiye eşittir. Eğer karaciğere gelen alkol bu miktardan fazla olursa, parçalanana kadar kanda kalacaktır.

Alkol kullanımından sonraki gün ortaya çıkan baş ağrısı ve ağız kuruluğunun nedeni pek belli değildir. Olası bir neden, alkolün idrar söktürücü etkisi nedeniyle oluşan su kaybıdır. Bu, dehidratasyona (vücuttaki sıvının azalması) neden olabilir. Bu şikayetlerin ortadan kalkması için dinlenmek, bol miktarda sıvı ve bir ağrı kesici almak gerekir (mide sorunu olanlar ağrı kesici kullanırken dikkatli olmalıdır).

Alkoliklerde akut veya kronik pankreas iltihabı da görülebilir.

Dolaşım Sistemi

Alkol geçici olarak kan basıncını düşürebilir. Ancak sürekli kullanıldığında kan basıncını yükseltebilir.

Sürekli ve aşırı alkol kullananlarda kardiyomiyopati denilen, kalp kasını harabeden ve aritmiden (kalp atışları ritminde düzensizlik) kalp yetmezliğine kadar çeşitli önemli sorunlara yol açan bir hastalık da sık olarak görülür. Az miktarda alkol kullanımı da kalp hastalığı olasılığını artırır.

Cinsel İşlevler

Alkol alışkanlığı erkeklerde empotansa (sertleşme kaybı) neden olabilir. Kadınlarda ise adet düzeni bozulabilir. Ayrıca anne karnındaki bebeğin sağlığını ve gelişimini bozacağı için, hamile kadınların kesinlikle alkol almamaları gerekir.

Kanser

Alkoliklerde kalp-damar hastalıklarından sonra en sık ölüm nedeni kanserdir. Alkol kullanmayanlara göre kansere yakalanma olasılıkları oldukça yüksektir (özellikle gırtlak, yemek borusu, mide ve pankreas kanserleri).

Yazar: -

Adet Bozuklukları

Ortalama olarak kadınlar her dört haftada bir adet görürler ve kanama 3-5 gün sürer. Ancak her kadın bu ortalamaya girmez. Bazı kadınlarda kanama 3 haftada bir ve bazı kadınlarda da 35 günde bir meydana gelir. Bunlar da normaldir.

Adet kanaması nedir ?

kadın rahmi her ay sanki gebe kalacakmış gibi hazırlığa girişir. Rahimin içi bir yavrunun büyümesini sağlayacak biçimde kan ve dokularla astarlanır. Ancak gebelik meydana gelmez ise rahim artık bir işe yaramayacak olan bu astarı dışarı atar. Adet kanaması işte bu dışarı atim olayıdır.

Adet kanaması her zaman sancılı mı olur ?

Adet kanaması sırasında bir miktar sancı ve kramp normal olabilir, ancak aşırı sancı normal değildir. Yataktan çıkamayacak, okula veya işe gidemeyecek kadar sancınız varsa doktora gidin. Sancılı ve ağır kanamalı adet gören, cinsel ilişki sırasında veya büyük aptes yaparken sancılanan kadınlarda çok yaygın bir hastalık olan endometriosis olabilir. Bu; rahim zari veya adet kanından gelen parçaların karin boşluğuna kaçarak başka organlar üzerinde bulunmasıdır. hastalık genç kızlarda veya her yaştaki bayanlarda görülebilir. Bu hastalık ayrıca kısırlığın da yaygın bir nedenidir.

Adet görmemek ne demektir ?

Gebelik ilk akla gelen nedendir, ancak başka nedenler de olabilir. Yeni adet görmeye başlayan ergenlik çağındaki kızların adetleri düzensiz olabilir. Bazen stres veya seyahat nedeni ile meydana gelen hormonal dengesizlik normal adet devresini geçici olarak etkiler. Doğum kontrol hapını bırakmak da 1-2 ay adet görmemeye neden olabilir. 3-5 ay adet görmeyen kadınlarda yumurta üretimi durmuş demektir ve kısırlık sorunları olabilir. Tanı için doktora gidin.

Kanama neden normalden daha fazla olur ?

Tampon veya pedinizi her iki saatte bir değiştirmek zorunda kalıyorsanız, ağır kanamalı bir adet görüyorsunuz demektir. Nedeler arasında endometriosis, kanser olmayan tümörler veya doğum kontrol için takılan rahim içi araç sayılabilir. Gününden geç gelen ağır kanamalı bir adet, çocuk düşürme belirtisi olabilir. aşırı kanama verdiği sıkıntı yanında kansızlığa da neden olabilir.

Tampon kullanmak Toksik Şok Sendromuna (TSS) neden olabilir mi ?

TSS çok nadir görülen bir hastalıktır (100.000 de 1), ancak ciddi bir enfeksiyondur ve gerekli önlemler bilinmelidir. TSS ye tampon kullanmak neden olmaz, ancak kullanılan tamponda bulunabilen bir mikrop neden olur. Tampon kullanıyorsanız uzun sure kullanmayın ve 3-4 saatte bir değiştirin ve geceleri kullanmayın. TSS riski süper veya kuvvetli emici tamponları kullanmakla artar. En az emici yani normal reguler veya mini tamponlar yeterlidir. TSS belirtileri arasında ani ateşlenme, kas ağrısı, baş ağrısı gibi grip benzeri belirtilerin yani sıra baş dönmesi, kusma ve ishal bulunmaktadır. Bu belirtileri görür görmez hemen tamponu çıkarın ve doktora baş vurun. Bunların dışında her iki (2) yılda bir PAP Testi yaptırarak rahim ağzı kanserine karşı kendinizi koruyun.



Yazar: -

Hamilelikte Beslenme

Beslenmenin gebeliğin seyrinde ve sonucunda çok büyük etkileri vardir.Ciddi beslenme bozukluğu olan kadınlardan doğan bebeklerin sonraki yaşamlarında problemler yaşadığı bilinmektedir.Beslenme söz konusu olduğunda gerekli miktar ve kullanilabilecek miktar deyimleri önemlidir. Gerekli miktar normal fonksiyonu sürdürebilmek için alınması gereken en az miktarı belirtir. Kullanılabilecek miktar ise ortalama gereksinimin kişilere ve toplumlara uyarlanmış standardize edilmiş miktarlardır.

Enerji ve Kilo Artışı-Gebelikte kalori 3 nedenden dolayı gereklidir. Bunlar gebeliğe bağlı yeni dokuların yapımı, bu dokuların idame ettirilmesi ve gebe vücudun hareketi için gerekli olan enerjinin sağlanmasıdır.

Gebe bir kadın gebe olmayana göre günde yaklaşık 300 fazladan kaloriye ihtiyaç duyar.Bu yaklaşık 2300 kalori/gün dür. gebelikteki kalori tüketimi ilk 3 ayda en az düzeydeyken bu dönemden sonra hızlı bir artış gösterir. Ikinci 3 ayda bu kaloriler başlıca annedeki büyümeyi karşılarken son 3 ayda ise temel olarak fetus ve plasentadaki büyümeye harcanır.Normal sağlıklı bir kadında tüm gebelik boyunca önerilen kilo artışı 11-13 kg'dir. Bu 11 kilonun 6 kilosu anneye, 5 kilosu ise bebeğe aittir.

Gün aşırı en az bir öğünde alınması gereken A vitamini içeren gıdalar-Kayısı ,Brokoli,Havuç,Kabak,Patates,Yeşil sebzeler

Hergün en az bir öğünde alınması gereken C vitamini içeren gıdalar-Brokoli,Lahana,Biber,Greyfurt ya da suyu,Portakal ya da suyu,Domates,Yeşil sebzeler,Çilek,Kavun

Hergün en az 2 öğün yenmesi gereken meyve ve sebzeler-Mısır,Taze Fasulye,Patates,Elma,Kiraz,Muz,Ananas,Üzüm

Süt ve süt ürünleri-Gebe bir kadın güçlü kemikler ve dişler için bebeğe gerekli olan kalsiyum ve diger elementleri sağlamak maksadıyla en az 3 bardak süt içmelidir. D vitamini takviyeli sütler varsa bu çok daha iyi olur.Süt içilemeyen durumlarda bunun yerine peynir ya da yoğurt yenebilir.

Et, balık, kümes hayvanları, yumurta, kurubaklagiller-Bu gıdalar vitamin ve mineral yanında protein de sağlarlar. Gebe kadında ve bebeğinde doku gelişimi ve yeni doku oluşumu için protein şarttır. Bu tür gıdalardan günde 3 öğün alınmalıdır.Baklagiller öğünün protein değerini arttırmak için peynir, süt ya da etle birlikte alınmalıdır.

Yağlar ve tatlılar-Bu grup gıdalar margarin, tereyağ, şekerlemeler, tatlılar, hafif ,içkiler snack tabir edilen gıdalar, salata sosları, bitkisel yağlar gibi besinleri içerir. Bu türden gıdalar öğünlerde tek başına alınmamalı sadece kalori açığını gidermek için yenmelidir.

Vitamin ve mineral desteği-
En iyisi vitamin ve mineralleri doğal gıdalar ile almaktır. Düzgün beslenildiği taktirde medikal desteğe gerek olmaz. Ancak demir ve folik asit bu durumun istisnasidir.Gebelikteki artmış gereksinim doğal yollardan karşılanamaz. Bu nedenle hekim önerisi ile ilaç desteği yapılır.

Tuz-Geçmiste gebelikde tuz tüketiminin kısıtlanmasının gerektiği düşünülmekteydi. Günümüzde ise bunun gerekli olmadığı normal miktarda gıdalar ile alınan tuzun yeterli olduğu ve kısıtlamaya gidilmemesi gerektiği kabul edilmektedir.

Vejeteryan diet-Kesinlikle sakıncalıdır ve gebelikte önerilmez.

YİYECEKLERLE GELEN TEHLİKE
Hamileyken beslenmek, iki canlı olmak aldığınız kalorileri iki katına çıkarmak demek değildir. Aslında hamilelik öncesi dönemden sadece 300 kalori kadar fazla almanız yeterlidir ancak sizin ve bebeğiniz için zararlı olabilecek besin maddelerinden kaçınmak için daha fazla çaba sarfetmeniz gereklidir. Yediğiniz ve içtiğiniz herşeyi bebeğinizle paylaştığınızı aklınızdan çıkarmamalısınız. Bütün anne adayları bebeklerinin sağlıklı gelişimi için beslenmenin son derece önemli olduğunu bilirler ve hamilelikleri süresince bebekleri için en yararlı olacak şekilde beslenmeye gayret ederler. Ancak gerek halk arasında gerekse medyada hamilelik süresince nelerin yenip nelerin yenmemesi gerektiği konusunda pekçok bilgi dolaşmaktadır. Birkaç basit öneri ve önlem ile bebeğinize zarar verebilecek besinlerden uzak durabilirsiniz. Uygun şartlarda hazırlanmamış ve saklanmamış besin maddelerinden bazı enfeksiyonlar bulaşabilir. Bu enfeksiyonların en sık görülenleri şunlardır:

Salmonella-
Bu hastalık genelde tavuk eti ve yumurtasından bulaşır. Yumurta ve tavuk etinin çok iyi hazırlanması ve pişirilmesi gerekir. Tavuk hazırlarken kullanılan bıçak vb. gibi malzeme başka bir iş için kullanılmamalıdır. Bu özellikle çiğ olarak tüketilen salata hazırlanırken önem kazanır. Belirtileri baş ve karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal, ateş ve titremedir. Belirtiler genelde gıdayı aldıktan 12-48 saat sonra başlar ve 2-3 günde geçer. Ciddi vakalarda tedavi gerekir. Özellikle gebelerde su kaybına bağlı problemler daha şiddetli olduğundan hastaneye yatırılarak damardan sıvı verilmesi gerekir.
Listeriozis-Hastalık pastorize edilmemiş süt ve süt ürünlerinden, iyi pişirilmemiş et ve kıymadan ve taze peynirden bulaşır. Pastörizasyon için gerekli sıcaklıklarda listeria mikrobu yaşamını yitirir ancak eğer mikrop bulaşmış olan gıda maddesi buzdolabında uzun süre tutulursa bakteri hayatiyetini sürdürür. Nadiren canlı hayvandan bulaşma olabilir.Bakteri ısıya son derece duyarlıdır bu nedenle yiyeceklerin iyi pişirilmesi ile canlılığını yitirir.
Genel vücut ağrıları ve ateş ana belirtilerdir. Kişi grip olduğunu düşünür. Gebelerde düşük ve ölü doğumlara neden olabilir. Hastalıktan korunmanın en kolay yolu temizliğinden emin olunmayan gıdaların asla tüketilmemesidir. Özellikle ülkemizde hala daha sokak satıcılarından süt alınması hastalığın yaygın olmasının nedenidir. Yaygın kanının aksine tetrapak kutularda satılan pastörize sütler hiçbir katkı maddesi içermez ve son derece saglıklıdır.
Toksoplazma-Kedilerden bulaştığı bilinmektedir. Aslında direk olarak kedilerden bulaşmaz. Kedi sadece bu organizma için uygun taşıyıcıdır. Toksoplazma yumurtaları kedinin dışkısı ile atılır ve çeşitli gıda maddelerine bulaşarak bunların uygun şartlarda hazırlanmaması sonucu insana geçer. Toksoplazma ile bulaşmış otları yiyen hayvanların etleri de iyi pişirilmediği taktirde insana bulaşmaya neden olabilir.
Botulism-Bu gıda zehirlenmesi türü son derece nadir olmasına rağmen o derecede ciddi bir tablodur. Uygun şartlarda saklanmayan gıdalardan ve özellikle konservelerden bulaşır ve hayati tehdit eden şikayetler yaratabilir.

Hamilelikte tüketilmesi önerilmeyen besin maddeleri

Çiğ et ve et ürünleri:
Koliform bakteri, salmonella, listeria ve toksoplazma bulaşma riski bulunduğundan şarküteri ürünleri gibi çiğ tüketilen hayvansal gıdaları yememeye özen gösterin. Izgara türü et yerken iyice pişmesine özen gösterin ve etin hiçbir kısmının kanlı yada pembe kalmamasına dikkat edin.

Karaciğer: Karaciğer yüksek oranda A vitamini içerdiğinden fazla miktarda tüketmemeye dikkat edin.

Deniz Ürünleri: Çiğ olarak ya da tütsülenerek tüketilen deniz ürünlerinden uzak durun. Özellikle son zamanlarda ülkemizde de tüketimi giderek artan sushi ve benzeri yiyeceklerin güvenilirliği konusunda kesin kanıt yoktur. İçinde çiğ deniz ürünü içermeyen sushi'leri yiyebilirsiniz. Bununla beraber yine çiğ olarak tüketilen istiridye, midye gibi ürünleri yemeyin. Öte yandan büyük balıklarda civa miktarı yüksek olabileceğinden bu tür balıkları da yememeniz önerilir. Yüksek orandaki civa bebeğinizin beyin gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir.

Süt ve süt ürünleri:
Asla ve asla pastörize edilmemiş süt içmeyin ve tüketmeyin. Pastörize süt ile üretilmemiş peynirleri yemeyin. İthal yumuşak peynirleri satın alırken mutlaka pastörize süt ile üretildiğiden emin olun. Üzerinde bu tür bir ibare bulunmayan peynirleri almayın. Bilinen markalar dışında sokak satıcılarından alınan dondurmaları yememeye gayret gösterin

Yumurta: Yumurtayı mutlaka iyice haşlayın. Sadece katı yumurta yiyin. Çiğ yumurta ile evde yapılmış mayonez ve benzeri ürünleri yememeye özen gösterin. Bununla birlikte pastörize edilmiş yumurta ile yapılan ve piyasada bilinen markalar altında satılan mayonezler genelde güvenlidir.

Taze sebze ve salatalar:
Dışarıda salata yemeyin. Özellikle ne zaman yapıldığı belli olmayan, hazırlanıp paketlenmiş salataları asla yemeyin. Benzer şekilde restoranlardaki salata barlara yanaşmayın. İyice temizlenmeden yapılmış salatalardan toksoplazma başta olmak üzere pek çok enfeksiyon bulaşabilir.

Dikkat edilmesi gereken noktalar
� Yemek yaparken, yemekler arasında ve tuvaletten sonra mutlaka ellerinizi iyice yıkayın
� Aynı mutfak malzemesi ile farklı yemekler yapmayın
� Kullanilmis mutfak malzemelerini yikamadan yeniden kullanmayin.
� Yemek pisirirken çig etin diger malzemeler ile temas etmemesine dikkat edin.
� Çig eti buzdolabinda sikica paketleyerek saklayin.
� Pasli konserve kutularini kullanmayin
� Pastörize edilmemis süt içmeyin
� Özellikle dondurulmus etleri pisirmeden önce iyice çözülmesini bekleyin
� Erittiginiz bir gıda maddesini asla yeniden dondurmayin
� Pismis bir yemegi sadece 1 kez daha isitin kalanini atin.
� Yemegi isitirken tamaminin iyice isinmasina özen gösterin.
� 1 gün bile geçmis olsa kullanim tarihi geçmis hiçbir ürünü asla kullanmayin.
� Buzdolabinizin içindeki sicakligin en fazla 4 derece olmasi gerektigini unutmayin.
� Restoranlarda önceden pisirilip sicak kalmasi için isik vb. altinda bekletilen yiyeceklerden uzak durun.
� Hazirlanisi ve saklanisi konusunda emin olmadiginiz hiçbir besin maddesini yemeyin.
� Evde hayvan besliyorsaniz mutfaga sokmayin.

Hamilelikte alkol ne zaman ve ne kadar?
Hamile kadınlarin "ara sira alkol alabilir miyim?" sorusuyla sik sik karşılasiyoruz. Bu soruya verilebilecek çok net bir cavap yok, çünkü hiç kimse hangi siklikta ve ne miktarda alkolün gelismekte olan bebeğe zarar verebilecegini tam olarak bilmiyor. Bu nedenle ben de dahil olmak üzere pek çok uzman, hamile kadınlarin mümkün oldugunca alkolden uzak durmalarini öneriyoruz.Hamile kadınlar için alkol tüketiminin hagi miktarlara kadar güvenli oldugunu gerçekten bilmiyoruz. Üstelik çok büyük bir olasilikla bu miktar her kadın için farkli olmakta, çünkü her insanin alkolü metabolize ederek yikma hizi birbirinden farkli. Güvenli bir doz araligi saptamak mümkün olmadigi için kullanimi yasaklamak daha akilci gibi görünmekte. Ancak burada kesin bir kriter söz konusu degil.

Ara sira 1 kadeh'de olsa sarap içemez miyim? Ideal olan hamilelik süresince hiç alkol almamaktir. Ancak sosyal yasam geregi zaman zaman alkol alma gerekliligi dogabilir. Yasgünü, evlilik yildönümü ya da benzeri günlerde 1 kadeh sarap ya da bir küçük bira alinabilir. Ya da kutlamalarda 1-2 yudum sampanya içmek hos görülebilir.
Eger hamile oldugunuzun farkina varmadan alkol aldiysaniz hemen telasa kapilmayin. Bu kadar erken dönemde alinan az miktarda alkolün bebeğe zarar vermesi beklenmez. Bununla birlikte eger hamile kalmaya karar verdiyseniz korunmayi biraktiginiz zaman alkole de hosçakal demek için uygun bir zamandasiniz demektir.
Hamilelikte kafein alimi ne tür etkiler yaratir?Ilk önce akilda tutulmasi gereken kafeinin bir vitamin ya da besin maddesi olmadigidir. Kafeinin hiçbir besleyici degeri yoktur.Yapilan çalismalar hamilelikte yüksek miktarlarda kafein aliminin (günde 6 fincandan fazla kahve) özellikle ikinci trimester düsükleri basta olmak üzere düsük ile iliskili olabilecegini göstermektedir.Hamile olmayan kadınlarda kafeinin asil etkisi kalp ve dolasim sistemi ile sinir sitemi ve davranislar üzerindedir. Hamilelik ya da emzirme süresinde alinan kafein fetus ve yenidoganda da benzer etkiler yaratir.Alinan orta düzeyde kafein anne adayinda çarpinti ve benzeri yakinmalar yaratmasa da bebegin kalp atimlarinda ve solunumunda (bebek daha dogmadan da anne karninda solunum hareketleri yapar) belirgin artisa neden olabilir.
Hamile kalinca kafein alimini mutlaka birakmali misiniz?Her zaman degil. Aşırıya kaçmamak kaydiyla kafein içeren içeceklerin keyfine varabilirsiniz. Yapilan pek çok arastirma hamilelik sirasinda alinan az ya da orta düzeyde kafeinin bebek ya da anne adayina zarar verme riskinin düsük oldugunu göstermektedir. Orta düzeyde kafein (300-400 mg) günde 2-3 fincan granül kahveye denk gelmektedir.
Önerilenden fazla kafein almaniz çok mu tehlikelidir?Gerçekte bunun cevabini kimse tam olarak bilememektedir. Konu ile ilgili olarak elde yeterli bilimsel kanit yoktur. Bu nedenle size bilimsel bir tavsiyede bulunamayiz. Bazi çalismalar yüksek miktarda kafein aliminin düsük, düsük doğum agirligi ve yarik damak yarik dudak gibi anomalilerle iliskili oldugunu düsündürmektedir. Ancak bu çalismalarda eksik olan nokta alkol alimi, sigara gibi bu durumlara yol açabilecegi bilinen diger risk faktörlerinin dikkate alimamis olmasidir.Tüm dünyada bugün kabul gören görüs çok fazla miktarda kafein tüketiminin düsük doğum ağırlıkli bebeklere neden olabilecegi ve kafeinin sadece çok yüksek dozlarda alindiginda risk yaratabilecegidir.
Hangi besin maddesinde ne kadar kafein bulunur?Kafein tahmin ettiginizden daha fazla maddenin içinde bulunur. Örnegin çukulata ve bazi bitkisel çaylarda da kafein vardir. Bazi soguk alginligi ilaçlari ile agri kesiciler dekafein içerir. Benzer sekilde alerji ilaçlarinda da kafein olabilir.Çay ve kahve gibi içeceklerin içerdigi kafein miktari demleme ya da hazir olmasina ya da kahvenin türüne göre degisebilir. Sanilanin aksine kola disindaki pek çok mesrubatta da kafein bulunmaktadir
Ne kadar su içmek gereklidir? Normal bir eriskinin günde ortalama 10-12 bardak su içmesi gereklidir. Bazi durumlarda bu miktar artar:
� Aşırı sicak ya da soguk havalarda vücut sicakligini saglamak için
� Egzersiz sonrasi ter ile atilan suyu yerine koymak için
� Hamilelikte hem artan kan miktari hem de gelismekte olan bebek nedeniyle
� Emziren kadınlarda süt üretimi nedeniyle
� Ates, ishal, kusma gibi durumlarda dehidrasyon adi verilen kuru kalma durumunu engelemek amaciyla normalden daha fazla su içilmelidir.

Halk arasindaki yaygin ama yanlis bir inanis ishal olundugunda su alınmamasi gerektigidir. Ishalin nedeni su fazlaligi degil barsaklardaki patolojilerdir. Bu nedenle ishal durumunda kaybedilen su yerine konmaz ise hayati sonuçlar ortaya çikabilir. Ishal olan bebeklere yeteri kadar su verilmemesi ülkemizdeki bebek ölümlerinin en önemli sebeplerinden birisidir.
Yeteri kadar su içildiginde fazla su idrar olarak atilir. Bu durumda idrarinizin rengi açik ve berraktir. Su alimi kaybi karşılamadiginda ise idrar miktari azalir, rengi koyulasir ve daha konsantre hale gelir. Bu durumda beyne ulasan sinyaller susuzluk hissetmenize ve su kaybini kisitlayici bazi hormonlarin salınmasına neden olur.
Insanlar için tek kaynak içilen su degildir. Günlük beslenme içinde yer alan pek çok madde su içerir. Elmanin yaklaşık %84'ü, üzümün %81'i, sütün %50'si, ya da örnegin domates çorbasinin %80'inden fazlasi aslinda sudur. Ancak bu besinlerin içinde bulunan bazi maddeler idar söktürücü etki gösterebileceginden sadece besinler ile alinan su hiçbir zaman yeterli olamaz.

Hamilelik ve su-Bebek beklemek kadın hayatinin en eglenceli ve heyecan verici deneyimlerinden birisidir. Ancak hamilelikte görülen bazi yakinmalarin tolere edilmesi güç olabilir. Bunlardan en önemlileri kabizlik, idrar yolu enfeksiyonlari ve hemoroidlerdir. Yeterli sivi alimi diskinin yumusamasini saglayarak kabizligi ve dolayisiyla hemoroid olusumunu engeller.Öte yandan su tutulumu ve sislikler de çogu zaman rahatsizlik verici durumlardir. Bu yakinmalari en aza indirmenin yolu yeterli miktarda su içmekten geçer. Sanilanin aksine fazla su içilmesi su tutulumuna neden olmaz.
Sivi alimi basindan sonuna kadar hamileligin her döneminde son derece önemlidir. Yeterli bir hidrasyon yani sivi alimi kendinizi enerjik hissetmenize yardimci olacagi gibi cilt kurulugu gibi problemlerin de görülmesini engeller. Ayrica yeterli sivi aldiginizda hem sizin hem de bebeginizin kanindaki elektrolit dengesi kolaylikla saglanabilir. Hamilelikte salgilanan hormonlar kisinin sivilari kullanim seklini degistirir. Hamileliginizin sonlarina dogru kan hacminiz yaklaşık 1.5 katina çikar. Hamilelik döneminde solunum yolu ile akcigerlerinizden kaybettiginiz su miktari da hamilelik öncesine göre daha fazladir. Bebeginizin içinde bulundugu amniyon sivisi her 3 saatte bir kendini yenilemektedir. Yetersiz su alimina bagli dehidrasyon durumunda amniyon sivisinin miktari azalabilir.
Hamilelikte dehidrasyonun bir baska olumsuz etkisi de erken doğum agrilaridir. dehidrasyon durumunda salgilanan bazi hormonlar doğum kasilmalarini baslatan hormonu taklit ederek erken doğum kasilmalarina neden olabilirler. Erken doğum tehtidi tedavisinde ilk yapilan islemin damar yolu açarak sivi verilmesi oldugunun hatirlanmasi sivi aliminin önemini belirtmek açisindan dikat çekicidir. Çogu zaman hafif kasilmalar sadece sivi verilmesi ile kaybolur gider.
Su vücudun tasima sistemidir. Besin maddelerini ve oksijeni kan yolu ile bebeginize tasiyan sudan baskasi degildir. Su ayni zamanda hamilelikte sik görülen ve erken doğum ile düsüklere neden olabilen idrar yolu enfeksiyonlarinin önlenmesinde de aktif rol alir. Yeteri kadar su içerseniz idrariniz seyrelmis olur ve enfeksiyon sansiniz azalir.
Saglikli bir hamilelik geçirmek için günde en az 8-10 bardak su içmelisiniz. Aktif çalisan bir kisiyseniz ya da egzersiz yapiyorsaniz almaniz gereken miktar biraz daha fazladir. Her 1 saatlik egzersiz için 1 bardak fazla su içmelisiniz.
Meyve sulari günlük sivi aliminizda tercih edebileceginiz maddelerdir ancak bunlarin fazla miktarda kalori içerdigini unutmayin. Su hiç kalori içermeyen nadir maddelerdendir. Kahve, çay, kola gibi kafein içeren maddeler idrar söktürücü etki gösterdiklerinden günlük sivi aliminda herhangi bir deger tasimazlar. Bunlar aldiginiz miktardan daha fazla idrar çikartmaniza ve sonuçta su kaybetmenize neden olurlar.

Yeterli su alimi için öneriler
Su içmek için susamanizi beklemeyin. Bu sekilde davrandiginizda su aliminizin yeterli olmadigindan emin olabilisiniz.
� Her öğünde mutlaka bir badak su için
� Sabah kalktiktan sonra öglen yemegine kadar en az 2 bardak su için, ayni sekilde öglen ve aksam üzeri arasinda da iki bardak içmeye çalisin
� Yatmadan önce mutlaka bir bardak su içme aliskanligini edinin
� Yürüken bir çesme gördügünüzde mutlaka su için
� Abur cubur yemek yerine su içmeyi deneyin. Gazete okurken ya da televizyon seyrederken su için
� Suyun tadindan (ya da tatsizligindan) hoslanmiyorsaniz içine bir iki damla limon ya da portakal suyu ekleyerek tatandirmayi deneyin.

Gebelikte kaç kilo almali?
Uygun bir beslenme tarzi ve yeterli kilo alimi annenin sagligi ve bebeginin ideal gelisimi açisindan son derece önemlidir. Eger hamileliginizde yeteri kadar kilo almazsaniz bebeginiz küçük dogabilir. Ancak bu bir kural degildir ve istisnalari vardir. Hem kisisel deneyimlerimiz hem de bilimsel veriler annenin kilo artisi ile bebegin doğum kilosu arasinda her zaman dogru bir iliski olmadigini göstermektedir. Hamileligi süresince 30 kilo aldigi halde küçük bebek dünyaya getiren anenler oldugu gibi bunun tam tersi olarak da 1-2 kilo artisla hamilelik süresini tamamlayan annelerin 3500 hatta 4000 gram civarinda bebekler dünyaya getirdiklerine de sahit oluyoruz. Ancak bu durumlar nadiren karşımiza çikiyor. Genelde bebegin doğum kilosu ile annenin hamilelik süresince aldigi kilolar arasinda yakin iliski mevcut.
Ancak bu iliskide açiga kavusmamis bazi nokatlar var. Örnegin küçük bebek doguran annelerde bebegin küçük olmasindan dolayi mi annenin az kilo aldigi yoksa anne az kilo aldigi için mi bebegin küçük oldugu konusunda bilimsel veriler yeterli degil. Tabii ayni belirsizlik tersi durumlar için de geçerli. Hamile kalan kadınlarin ilk doktor ziyaterlerinde en sik sorulan sorularin basinda kaç kilo almam gerekiyor sorusu gelmekte? Bu sorunun cevabi bir kaç faktöre bagli olarak degismekte. Gebelikteki ideal kilo artisi hamilelik öncesi kilonuzla ve yasinizla direk iliskili. Kilolu kadınlarin hamilelik süresince daha az, zayif kadınlarin ise daha fazla almasi uygundur. Hamilelik öncesi kilosu ne olursa olsun hiçbir hamile kadın bu süreç boyunca kilo vermeye kalkismamalidir. Bu durum kanininzda bebeginiz için son derece zararli olan ketoasitlerin birikimine yol açabilir
Örnegin hamile kaldiginizda vücut ağırlığınız normal araliktaysa (vücut kitle indeksi (VKI) 20-25 arasinda) bu durumda hamileliginizin sonunda 11.5-16 kilo arasinda almis olmaniz idealdir. Hamileliginizin ilk 12-13 haftasinda kilo artisiniz çok yavas olabilir. Hatta bulanti ve kusmalariniz varsa bir kaç kilo kaybetmeniz de normal kabul edilebilir. Ikinci trimesterin baslangici ile birlikte kilo artisi da hizlanir ve haftada 300-500 gram arasinda kilo almaniz beklenir.



Yazar: Dr. Alper Mumcu - Www.mumcu.com

G Noktası Nedir

Alman Jinekolog Ernst Grafenburg�un bulduğu bu nokta ( Grafenburg noktası ), Vajina ön duvarında yer alan basınç uygulanması ile orgazma neden olan yapıdır. Burası duyarlılığı en yüksek olan bölgedir. İdrar yolunun vajinaya en yakın olduğu yerdir. Ancak bu nokta üzerine çeşitli şüpheler vardır, bazı araştırmacılar bu noktanın vajinanın daha yukarısında olduğunu ileri sürerken bazıları ise vajen ön duvarında herhangi bir yerin uyarılmasının heyecan dalgalanması yaratabileceğini iletmişlerdir.

Her kadında G noktası bulunmayabilir. G noktası uyarıldığında orgazm oluşur. Bazı durumlarda ise orgazmla birlikte bir boşalma da gözlenir. Bu boşalma bir miktar idrarın çıkmasıdır. G noktası uyarılan kadınların hepsinin boşalmayacağı gibi bu hissi yaşayanların ancak 6 orgazm deneyiminden birinde görüldüğü rapor edilmiştir.

İşaret parmağınızı vajinaya doğru ilerletip ön duvarını parmağınızla hissettiğinizde yaklaşık parmağınızın 1 ve 2. boğumları arasında kasların birleştiği birleşke olarak hissedebilirsiniz. Vajina kaslarının yoğunlaşmasından meydana gelen bu noktaya parmağınızla basınç uyguladığınızda hazzı duyumsarsınız.

* ABC Yayınları, Anna Hopper, Cinsel Yaşam Kılavuzu, adlı kitapdan alınmıştır. Adı geçen kitabı Cinsel Eğitiminizi sağlamak için tavsiye ederiz...
Yazar: Vajinismustedavisi.com

Vajinit

Yukarıda sıralanmış olan bulgulardan bazısı varsa; oldukça yaygın ve tedavi edilebilir bir vajinal enfeksiyon (Vajinit) veya cinsel ilişkiyle bulaşmış daha ciddi, ama yine tedavi edilebilir bir rahatsızlık geçiriyorsunuz demektir. Bu iki rahatsızlık da hiç bulgu vermeden seyredebilir.

Belirtiler

- Vajinadan olağan dışı bir akıntı;

- Kaşıntı, tahriş;

- Cinsel ilişki sırasında acı duymak;

- Alt karın bölgesinde ağrı;

- Vajinal kanama.

Vajinit genellikle bir enfeksiyonun neden olduğu iltihaplanmadır. Vajinit başka nedenlerle ortaya çıkabilirse de cinsel ilişkiyle de bulaşabilir. Bu yüzden tedavi olması için eşinizi de bir enfeksiyon durumunuz olduğu konusunda uyarmanız gerekir. Belki onun da tedavi olması gerekebilir. Belirtiler geçene kadar cinsel ilişkide bulunmayın. Yaygın görülen vajinit türleri: trikomoniasis, mantar enfeksiyonları ve özgül olmayan vajinitistir.

Trikomoniasis

Bu enfeksiyona bir parazit neden olur. Hiçbir bulgu görünmeyebilir veya kokulu, yeşilimsi san, bazen köpüklü bir akıntınız olabilir. Trikomoniasis genellikle cinsel ilişki yoluyla bulaşırsa da, tuvaletlerden, kullanılmış ıslak havlu veya mayodan da geçebilir.

Mantar Enfeksiyonları

Bu tür enfeksiyonlara bir mantar neden olur. Başlıca semptom kaşıntıdır, ama lor peyniri görünüşünde beyaz bir akıntı da olabilir. Hamileyseniz veya şeker hastası iseniz, eğer antibiyotik, kortikosteroid ilaçlar veya doğum kontrol hapı kullanıyorsanız yahut demir eksikliğiniz varsa mantar enfeksiyonlarının gelişmesi daha kolaydır.

Özgül Olmayan Vajinit

Bu türe daha çok bakteriyel vajinit denir. Aralarında "Gardnerella Vaginalis"in de bulunduğu çeşitli organizmaların ortaya çıkadığı düşünülen bir rahatsızlıktır. Birçok kadında hiçbir bulgu görünmeyebilirse de, bazılarında vajina duvarlarını kaplayan beyaz veya grimsi. balık kokulu bir akıntı ortaya çıkabilir.

Teşhis

Doktorunuz olayın gelişmesini dinler, alt karın muayenesi yapar ve akıntı veya vajina duvarından kazıdığı doku örneklerini laboratuvarda inceleterek olaya neden olan organizmaları tespit eder ve teşhisini koyar. Bazen kan testleri de gerekli olabilir.

Vajinat yaygın ve tekrarlama eğilimi olduğu için de can sıkıcı bir rahatsızlıktır.

İlaç Tedavisi

Trikomonas vajiniti genellikle metronidazol tabletlerle tedavi edilir. Mantar enfeksiyonları genellikle supozituvar şeklinde miconazol veya kiotrimazol ile tedavi edilir. özgül olmayan vajinitte (bakteriyal vajinit) metronidazol, ampisiun veya doksisilin kullanılabilir.



Yazar: -

Zevkli Seks İçin 9 Öneri

Seksologlara göre zevkli bir seksin yolu vücudunuzla barışık olmaktan ve fantezilerinizi geliştirebilmekten geçiyor.

20-40 yaşları arası seksin en yoğun yaşandığı, kadın ve erkeğin en aktif olduğu yaşlardır. Ancak bu yaş aralığının dışında da arzulanma arzusunu, vücuduyla barışık olma arzusunu, orgazm tecrübesini, fantezilerini iyi değerlendiren her birey hayatı boyunca cinsel yaşamını devam ettirebilir.

Yaş ilerledikçe veya uzun birlikteliklerde cinsel istekte azalma, erkeklerde ereksiyon ve boşalma problemleri, kadınlarda lubrikasyon-kuruma- problemleri meydana gelebilir. Bu gibi faktörler cinselliği de mecburiyettenmişcesine tek düze ve rutin hale getirebilir. Bu rutin yaşam; çiftlerin birbirleriyle yakınlaşmaları, arzularını muhafaza edebilmeleri, vücutlarıyla barışık olmaları, fantezilerini geliştirebilmeleri, cinsel tercihlerini gözden geçirmeleri gibi hususlarla önlenebilir.

Cinsel IQ, kişinin tercihlerini, duygularını, seks sırasındaki kokusu ve çıkarttığı sesler ile vücudunu, cinsel aktivitedeki limitlerini, yasak olan ve olmayan noktaları ve yaşamak istediği değişiklikleri muhakeme etmesi ve tüm bu faktörlerle kendini kabullenmesidir. Bu nedenle iyi bir cinsel yaşamdaki önemi ölçülemez.

İşte hatırlamanız gereken önemli noktalar:

1: Seksin vücut görüntüsü ile hiçbir alakası yoktur. Mükemmel olmayan vücutlar da seksten zevk alır, partnerine zevk verir. Burada tarafların karşılıklı olarak dürüst ve saygılı olmaları, cinselliği bu şekilde yaşamaları önemlidir. Tatmin edici seksi oluşturan pozitif faktörler seks sırasında cinsel istek, tarafların müsaade yeteneği, haklarını değerlendirme yeteneği ,cinsellikle ilgili doğru bilgilere sahip olmaları, yeterli heyecanı hissetmeleri ve beyinsel konsantrasyon ile karşılıklı tensel kokunun birbirine çekici gelmesi olarak özetlenebilir.

2: Eğlenmek de seksin bir parçasıdır. Kişilerin dilediğince özgür olması, fanteziler kurması, dürüstlük ve saygı çerçevesinde zevk aldığı şeyleri partnerine sunması, cinselliği ayrıcalıklı bir armağan olarak algılaması ve herkesin zevk almaya hakkı olduğunu kabullenmesi ile cinsel hayatları renklenecektir.

3: Sekste sıklık önemli değildir. Evli bir çiftin seks yapma aralıkları tamamen kişilere göre değişen bir durumdur. Hiçbir çift seks yapma aralığı az diyerek aşağılanmamalıdır. Ancak sürekli birlikteliklerde veya evliliklerde periyodik bir yaklaşımı öneriyoruz. Özellikle karşılıklı sıcaklığı muhafaza etmek açısından periyodik aralıkları önemli buluyoruz. Periyodik belirli aralıklarla tatmin edici birleşmeler, aynı zamanda cinsel fonksiyonun devamı açısından da önemlidir.

4: Sekste çekincelere yer yoktur. Seksin korkutucu çekince içinde değil, samimi ve açık olarak konuşulması mutlu bir cinsel yaşam için bir gerekliliktir. Çiftler birbirine hoşlandığı şeyleri söyleyebilmeli, kendini seks sırasında iyi ve rahat hissetmeli, seksin bir performans gösterisi veya �normal� olması gerektiğini düşünmemelidir. Bu da ancak karşılıklı konuşarak mümkün olur.

5: Çocuklu ailelerde seks bitmez. Unutulmamalıdır ki, çocuk sahibi olmak cinsellik açısından önemli bir faktör değildir. Çiftler günlük yaşamlarına göre cinselliğe ayıracakları zamanı seçmeli ve bu zaman zarfında özellikle birbirlerine konsantre olmalıdır.

6: Sertleşme Sorunu �Tümüyle kafanızda yarattığınız bir sorun� değildir. Son 25 yılda sertleşme sorunlarının tıbbi bir durumdan kaynaklandığı açıklığa kavuşmuştur. Sertleşme sorununun çoğunlukla psikolojik bir yönü olsa da (depresyon, endişe ve stresin rolü olabilir), hemen her zaman fiziksel bir nedeni vardır.

7: Sertleşme sorunu yalnızca yaşlı erkeklerde görülmez. Bu durum 40 yaşın üzerindeki erkeklerde daha sık görülmekle birlikte, her yaştaki erkekte meydana gelebilir. Yapılan yeni bir çalışma, 40 ile 70 yaşları arasındaki erkeklerin yaklaşık yarısının zaman zaman sertleşme sağlama ve/veya sürdürmede sorun yaşadığını ortaya koymuştur. Sertleşme sorunlarının oranı yaşla birlikte artsa da, tek başına yaşlanma, sertleşme sorununun bir nedeni olarak görülmemektedir. Sertleşme sorunlarının yaşlı erkeklerde daha sık görülmesinin nedeni, yüksek kan basıncı gibi yaşa bağlı hastalıklardır.

8: Cinsel ilişki için çok yaşlı değilsiniz.
Tüm yaşlardaki çiftler cinsel ilişkiyle ilgilidir. Cinsel yaşam sağlıklı bir ilişkinin önemli bir parçasıdır. Gerçekten de, yapılan birçok araştırmada aktif cinsel yaşamın yaşlanmanın çok doğal bir parçası olduğu gösterilmiştir.

9: Çift karşılıklı çekiciliğini yitirmiş olsa bile tekrar elde edebilir. Önemli olan bunu hangi noktada kaybettikleri konusudur. Çiftler birbirlerine karşı çekiciliklerini şu noktalarda yitirirler: Seks sırasında yetersiz olmaktan, anormal olmaktan çekinirlerse, seksle ilgili noktaları partnerleriyle konuşamazlarsa, seks hakkında hissettiklerini sözcüklerle ifade edemezlerse. Seks sırasında veya sonrasında partnerini yakın hissetmekle, birbirine dokunarak heyecanlanmayı beklemekle, fantezi ve arzularla ilgili suçluluk duymamakla ve erkek-kadın vücudunun nasıl çalıştığını karakterlerini değerlendirmekle tensel uyum ve karşılıklı çekicilik tekrar elde edilebilir.

Yazar: Www.realage.com.tr

say